banner400

İşçisin sen işsiz kal

Akşam yazarı Nihal Kemaloğlu, Anayasa değişikliğinin “sendikal haklara demokrasi getireceği gürültüsünün” gerçekleşip gerçekleşmediğini inceledi. Referandumdan sonra işçilere baskıların daha da artmasından örnekler verdi.

İşçisin sen işsiz kal
Nihal Kemaloğlu’nun “Taşeron emek demokrasisi” başlıklı yazısı şöyleydi:

“Daha bir buçuk ay evvel anayasa değişiklik paketinde yer alan 'birden fazla sendikaya üye olabilme' düzenlemesiyle ilgili kopartılan 'demokrasi gürültüsünün' yerini derin sessizlik aldı.
Yeni demokrasinin ilk ayında da sendika üyesi olan işçiler sert güvenlik önlemleri altında işten atıldılar.
Sıcak parayı küresel ölçekte en yüksek karla ağırlayarak 'kalkınmış' ülkemizin semalarındaki kurşun gibi ağır sinizm ve kibir, iş koşullarına razı gelmeyen işçileri, görünmez kıldı.
Kamusal alanda ve merkez medyada 'yok sayılan', 'adı anılmayan' iç içe geçmiş sermaye ilişkilerinin çıkarcı dayanışmasıyla, emekçiler haber olamıyordu.
Sahte sendikal özgürleşme vaadinin değişmeyen yüzünü haber yapmayan kayıtsızlık İMKB'de karlılığını artırmış 67 şirketin başarısını gözlere sokuyor...
Kurallı çalışma hayatının hızla parçalanarak içlerinde doktor, mühendis, akademisyenlerin bulunduğu beyaz yakalıların dahi vasıfsızlaştırarak taşeronlaştırma sürecinden kimse söz etmiyor.
Üretimi artmayan ama daha az işçiyle kar yapan sanayimiz ve hükümet işsizliğin tek çözümü esnek istihdamı dayatırken kimse gelecekte çocuğunun 'kolay' kiralanan ve atılan emek olacağını düşünmüyor.
O zaman referandum sonrası sosyal haklar sahiden genişletildi ve Başbakan'ın dediği gibi 'İşçi kardeşleri' yeni demokratik bir döneme taşındı mı diye bir bakalım.
Öncelikle elini çabuk tutan Fransız sermayeli Bursa'daki Demo Plastik Fabrikası, 14 Ekim'de Petrol-İş sendikasına üye olan 10 işçiye önce baskı yapıp, istifa ettiremeyince işten attı. İşçilerin örgütlenme hakkına saygı, müstemleke yerine konan ülkede bu kadarcıktı. Fransız sermaye bunu Fransa'da yapsa tüm Fransa ayağa kalkmaz mıydı?
15 Ekim'de İstanbul Rami'deki Çizmeci
Gıda'da çalışan işçiler de TEKGIDA-İŞ Sendikası'na üye olunca, 33 tanesi birden işten çıkarıldılar. Genel müdür yardımcısının tehditleri ve
Kuran üzerine yemin ettirilerek 'kim sendikalı?' baskısıyla karşılaşan işçiler, polis eşliğinde işyerini terk ettiler.
İşçiler işverenin yasadışı tutumuna pabuç bırakmadan yasal haklarını savunuyorlar.
Gebze'deki Mutaş Demir Çelik A.Ş'de çalışanlarının akıbeti de farksızdı, Birleşik Metal-İş'te örgütlenen 22 işçi yine tazminatsız işten atıldı...
İşe geri dönme ve sendika hakkı talebindeki işçiler fabrikayı işgal edip, 43 saat içerde beklediler ve aileleri de fabrikanın girişinde onlara destek verirken cop ve biber gazına maruz kaldılar. Emniyet güçlerince sarılan fabrikaya su, yiyecek sokulmasına izin verilmedi ve jammer koyularak GSM iletişimleri de kesildi! Şimdilik 'kısmi!' anlaşmayla kıdem tazminatları ödenecek işçiler fabrikadan çıktılar ama işe iade talepleriyle ilgili eylemlerine devam edeceklerini söyledi.
Yine 17 Ekim'de Birleşik Metal-İş'e üye olan Akdeniz çivi işçileri patron tarafından taşeron firmaya geçirilmek istendi, işçiler sendikaya soralım deyince de 14 tanesi işten çıkartıldı.
Paşabahçe Devlet Hastanesi'nden yine sendikalı oldu diye işten atılan 115 gündür hastane bahçesinde tek başına direniş yapan Türkan Albayrak, süresiz açlık grevine başladı.
'Tek gücüm iradem ve bedenim ve ben de bedenimi mücadele silahım yapacağım' diyen Albayrak, yasal hakkını istiyordu.
Tuzla'da Betesan direnişinin tek kişilik kahramanı Zeynel Kızılaslan da 83 gündür haklarını bütün emekçiler adına savunuyor.
Referandumun demokrasi kuru gürültüsünün sendikal haklara kattıkları şimdilik bunlar.
Bizim de hepimizi bekleyen güvencesiz istihdama karşı körlüğümüz devam ededursun 'taşeronluk' eli kulağında herkesin kapısını çalmaya başladı.”

Güncelleme Tarihi: 03 Kasım 2010, 00:08

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

SIRADAKİ HABER