banner400

Balkanlar ve Rumeli Türkleri tarihini Kader Özlem’den dinledik.

Pamukovahaber.com olarak Uluslararası Tarih üzerine çalışan ve kitapları yayınlanan Doc. Dr. Kader Özlem ile yaptığı Canlı Yayın programı ile tarihe ışık tutacak bir yayına imza attık. 1821 tarihinden günümüze Balkanlardaki hareket, göç, ana yurtlarına dönen Türklerin kim oldukları, suyun ötesinin neresi olduğu bir film gibi gecen 2 saatlik programı canlı olarak izleyebilirsiniz.

Balkanlar ve Rumeli Türkleri tarihini Kader Özlem’den dinledik.

İŞTE Doç, Dr. Kader Özlem konuğmuz ve biz Pamukovaber.com kurucu ve editörü Mehmet Yavuz sordu Kader hoca yanıtladı.

Pamukovahaber.com yayın hayatına başladığı 2005 tarihinden bu güne kadar kesintisiz devam ettiği yayın hayatına Canlı Yayın a geçişi ile birlikte çok önemli bir habere daha imza attı. 1821 tarihinden günümüze kadar Osmanlı Devletinden Türiye Cumhuriyetine geçen dönemde Balkanlar ve Rumeli Türklerinin göçleri dail tarih kitaplarına geçecek bir geçmişi gözler önüne getiren Uluslar arası Tarih üzerne çalışan ve kitapları yayınlanan Doc. Dr. Kader Özlem ile yaptığımız canlı yayını yaparak bu sorumluluğunu yerine getirdi.

İŞTE O YAYIN BAŞTAN SONA İZLEYİN PAYLAŞIN. BELGE OLARAK GÖSTERİN.

ÖNCE KADER ÖZLEM KİMDİR

Bursa Uludağ Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi, Balkan Türkleri Göçmen ve Mülteci Dernekleri Federasyonu (BGF) Genel Başkanı Kader Özlem bu gune kadar “Türkiye’in Balkan ve Rumeli Türkleri Polikası” üzerine kitaplar yazdı.

İŞTE KADER ÖZLEM VE CANLI YAYINDA SÖYLEDİKLERİ

Dernekçilik dendiğinde çok farklı bir uğraş, yanı Sivil Toplum kapsamında değerlendirilen bir branştır. Türkiye de de çok sayıda Balkan Kökenli Dernek bulunmaktadır. Bunlar Sivil Toplumun baskı gruplarının olmazsa olmaz bir mekanizması niteliğindedir.

Türkiye de Balkan Kökenli Derneklere baktığımız zaman tabi ağırlıklı olarak Batı Anadolu da yoğunlaşan daha çok göçmenlerin bulunduğu bir yapı olduğunu gözlemliyoruz. Bu çerçevede Bursa öncelikli olmak üzere İstanbul, İzmir gibi, yine Trakya Bölgesi aynı şekilde Kocaeli, Sakarya gib illerimizin ön plan olduğu söylenmekte, Elbette sadece Batı Anadolu daki bu şehirlerde değil yine Türkiyenin diğer taraflarında bir yerinde de derneklerin olduğunu görüyoruz.

T.C (Türkiye Cumhuriyeti İç İşleri Bakanlığı) verileri itibariyle 200 üzerinde Balkan kökenli dernek görmek mümkündür. Bunların yarısı yaklaşık olarak Bulgaristana yönelik faaliyet göstermektedir. Yani Balkanlarda yaşayan Türklerin yoğun olarak yaşadığı ülkelerden biri olan en dominat olan Bulgaristan Türkiye’de ki Balkan Göçmenleri Dernekleri arasında da nicel açıdanda daha baskın olduğunu söylemek mümkündür.

UZUN ZAMANDIR DERNEKÇİLİKLE UĞRAŞIYORUM.

Ben Uzun Zamandır dernekçilikle uğraşıyorum. 2004 yılının sonları 2005 yılının başından itibaren (16 yıllık bir süreye tekabül etmektedir.) Çok genç yaşlarda girdim. Henüz daha 18 yaşımda bu işe dail oldum. O zamandan beri kah fiilen görev almak, kah idari yönetici kadrolarında yer almak suretiyle, zaman zamanda yine dışarıdan destek vermek suretiyle doğrudan da sürecin içersinde bulundum. Halende söz konusu katkıları sürdürmeye devam ediyorum. BGF (Balkan Göçmenleri Federaslyonu) çatısı altında yapmış olduğumuz faaliyetler kapsamında değerlendirmek mümkündür.

Türkiyedeki dernekler yapılanma itibariyle mikro ölçekte bulundukları ilçe ve illerde kendisini göstermekle beraber yine bölgesel bazda bakıldığında bunların bir araya gelip oluşturulmuş federasyonlar bulunmakta, bu federasyonlarda nihayet konfederasyon çatısı altında buluşmaktadır diyebiliriz.

KADER ÖZLEM BALKAN VE RUMELİ TÜRKLERİNİN DÜNÜ, NERDEN GELDİKLERİ, YAŞADIKLARI GÖÇLERİ TÜM AYRINTILARI İLE DE ANLATTI.

İŞTE SÖYLEŞİMİZİN 2. BÖLÜMÜ….

BALKAN VE RUMELİ TÜRKLERİ KİMLERDİR.

Ben orijin olarak tarihçi değilim. Ben Uluslar arası ilişkilerciyim. Uluslar arası tarih üzerine çalışıyorum. Çalışmalar yapıyorum. Bizimki bir ana bilim dalıdır. Uluslararası Disiplinler Kurulu BalkanlarLa ilgili olarak Balkan Türkleri tartışması bile zaman dilimlerinde belli gruplarca dile getirilen bir husus olmuştur. Aslında tarih bunu temel tarih bilgisi nitelendirecek derecede değerlendirecektir. Temel tarih seviyesi olmayınca bu sefer daha farklı anlamlara yol açabilecek geneli art niyetli bir takim nitelendirmeler yapılabiliyor.

BALKAN TÜRKLERİ KİMDİR?

Bakanlardaki Türk varlığı tabi çok uzun bir külliyat, şüphesiz. Bunu biz daha Osmanlı öncesi dönemdende ele almamız lazım. Neticede Balkanlar’da Osmanlı öncesi dönemdede Balkanlara yerleşen Türklerin varlığına biz raslıyoruz. Karadenizin kuzeyinden gelip bölgeye yerleşen burada AVARLAR, OĞUZAR, BULGARLAR ı saymak mümkündür. Yine Osmanlılarla birlikte de OĞUZ TÜRKLERİ, Anadolu’dan Rumeli ye iskan etmişlerdir. Bizim BALKAN TÜRKLERİ dediğimizde de ekseriyitle kamuoyunda anlaşılan OĞUZ GRUBU olmaktadır. Yani 14. Yılın ikinci yarısından itibaren RUMELİ ye yönelik yerleşen Osmanlı fıkrati ve bu fikriyatın tamamlayıcısı niteliğindeki Anadoludan iskan politikası Balkanların Türkleşmesine bağlamıştır. Ama Balkanları Türkleştireyim derken buradaki guruplarda Asimisasyona uğratılmamış Soy Kırımına maruz kalmamışlardır. Bilakis istimalet politikası kapsamında onlara yaşama hakları, dillerini serbestçe kullanabilme, dini ibadetlerini serbestçe yerine getirebilme hususları güvence altına alınmıştır. Bu istimalet politikisıdır. Dolayısiyla bu istimale politikası bağlamında baktığımızda bölgenin dediğim gibi Türkleşmesi, Müslümanlaştırılası vatan yapılması hususudur. Bölge zaten etnik açı bakımından çok karma bir bölge Türklerinde gelmesi ile birlikte bölge şenlenmiştir. Yani istan politikası nedir, Şenlendirme politikası olarakta dillendirilir. Bölgeye Anadolu dan yerleştirilen Türkler damgasını vurmuştur. Türklerin burada varlığı şüphesiz devletin bekasının varlığının bölgede kalıcılışması için çok önemli olmuştur.

Bugün Balkan Türkleri ile ilgili olarak değerlendirme yapanlar, ya da köken tartışmasına itenlerde, bu konuyu gündeme getirenlerde bu bilincin, en azından bu tarihsel hareketliğin göz önüne alınmadığını görüyoruz ki bu ciddi bir problem. Bu problem dolasiyle şüphesiz Balkan Türklerinin ve Göçmenlerinin duymak istemiyeceği bir takım söylemler ileri sürülmektedir.

Aslında bu kısım belki toplumun çok büyük kesimi tarafından biliniyor ama bir kesim varki bilhassa bu konuları günedeme getirip Balkan Türkleriyle ilgili olarak kamoyunda şaibeli haybe tartışma, kısmın Nefret Suçu Kapsamında değerlendirilebilecek bir takım açıklamalar yapıyorlar, beyanlar yapyorlar buna Balkan Kökenli Dernekler karşı açıklamada bulunuyor. Bunların yanlış olduğunu dile getiriyorlar. Ama ortaya adeta bir monolog şeklinde monoloğun dayattığı bunun daha sonra bizim yanıt vermek suretiyle diyaloğa dönüştüğü bir tartışma kendisini gösteriyor.

BALKANLARDAN GÖÇLER NEDEN VE NE ZAMAN BAŞLAMIŞ?

Şimdi bu Türkler (Balkan Türkleri) şüphesiz 400-500 yıla yakın bölgede kaldıktan sonra bilhassa

1821 Yunanistan Adası Mora’dan, daha sonra, 93 Harbi denen 1977-1878 Osmanlı Rus Harbiyle diğer temel kırılma noktası olarak ta değerlendirebileceğimiz Balkan Savaşları sonrasında yoğun bir şekilde (Anadolu’ya) göç etmişlerdir. Bu göçlerin 20 yüz yıl bağlamında bittiği anlamına gelmemektedir. Cumhuriyet Döneminde de Balkanlardan yoğun bir şekilde göçlerin olduğu görülmektedir.

Bu Türkleri Anadolu da pek çok beylikten iskan siyaseti kapsamında Balkanlara gönderilip yerleştirilen Yörük Türklerdir. Kökenleri Anadoludur. Anadoluden geliş adlarıda Osmanli Öncesi Dönemi de Selçuklulara dayanır oradan Orta Asya Türk tarihine kadar yaslanır. Aslında skala bu kadar, bu kadar nettir.

Adeta Göçmen Grubu şeklinde bu grubu ötekileştirmeye çalışan ya da onların üzerine söylem üretmeye çalışan kesim burada farklı bir takim amaçlar güdüyorlar. Bu kökenin neresinin orijin olduğunu görmüyorlar. Aslında onlar buradan gönderildi. Siyasi sınırlar çekilince geri geldiler. Bu kadar basittir.

Bugün dahi halen 1. 4 Milyon bandında Balkanlarda Türklerin yaşadığını söylemek mümkündür. Oğuzlar bağlamında soruyoruz. Diğer işte Akraba ve Kardeş topluluklarıda kattığımızda rakam dahada yukarıya çıkmaktadır diyebilirim. Halhazırdaki durum bu şekilde.

ZMAN ZAMAN BALKAN TÜRKLERİ İLE İLGİLİ SÖYLENEN SUYUN ÖTESİ NERESİDİR?

Kader Özlem suyun ötesini ve şöyle tarif ediyor.

SUYUN ÖTESİ NERESİ?

Suyun Otesi deyimi: için kasıt Meriç Nehridir. Meriç Nehrinin diyer tarafında kalan Türkler için kullanılır bu. Balkanlarda yaşayan halıhazırda yaşan Türkler için ya da ordan gelenler bağlamında.

Bunu dile getiren kitle aslında toplumun sinir uçları olarak gördüğü şeylere bakıyor. Yani. Bakın şu olabilir. Göç esnasında, ki bu mübadelde kendisini göstermiştir. Mübadele gerçekleşktikten sonra 1821-1825 Ege Denizi kıyılarında bulanan şehirlerler Karadeniz Bölgesi, ya da Orta Anadolu ya doğru Rumların boşaltığı bölgeye yerleşmişler. Şimdi Anadolu Hakkında şu olmuş olabilir: “Biz buradaydık şimdi geldiler evleri aldılar şeklinde bir yanlış algı olabilir. Mağduriyet gibi bir değerlendirme olmuş olabilir”. Ama Mesela gelen Türkler de mallarını ancak yüzde 10 larını getirebiliyorlardı. Yani tansız sürecinde çok düşük şekilde mallarını ellerinden çıkarıyorlardı. Bu olabilir. Bunu anlarım. Hadi atla geldiklerinde, gelen kitlenin ordan uzun yüzyıllarca yaşayip getirdikleri kültürünü burada kenid aralarında yaşamaya çalıştıklarını bazen farklı bir algılama olmuş olabilir. Bunları bir tarafa bırakıyorum.

Bu göç. Uyum sürecinin kendi içersinde değerlendirilecek olan bir husustur.

BALKAN TÜRKMENLERİ KÖKLERİ İLE İLGİ ETKNİK SÖYLEM BİR PROJE Mİ?

Kaker Özlem bu sorulara çon net yanıt veriyor. (artık gına geldi) diyor

BALKANLARDAN EN BÜYÜK KİTLESEL GÖÇ

Eğer Yugoslavya Coğrafyasında o kanlı dağılma sürecini göz önüne almazsak büyük kitlesel göç Bulgaristandan 1889 yılında gerçekleşti.132 Yılı artık. Artık böyle bir şeyde kalmadı. Yerel halkın yaşadığı mağduriyet vesaire hususlar yok. Bunu özellikle ber kesim tarafından israrlı bir şekilde dile getirildiğini görüyoruz. İşte Balkan Türkleri’nin ve Göçmenlerinin kökenine dair. Bu esasen şudur. Çok net söylüyorum. Hatta tartışmaya dahi almamamız lazım. Bunu yapıyorlar bizde karşı açıklama yapmak durumunda kalıyoruz. Artık gına geldi.

“BALKAN TÜRKLERİ TÜRK MİLLETİNİN TA KENDİSİDİR”

Mesela şudur: “Türkiye de ülkemize yönelik bir takım fay hatları olduğu belirtilir. Kutuplaşmaları üzerinden gerek iç siyaset, gerek diğer hususlar, kimlik siyaseti üzerinden domine edilmeye çalışılır. Buna Türk-Kürt derler, Alevi-Sunni derler, layik-din, muhafazakar-dindar derler. Derlerde derler. Buna birde Anadolu ve Rumeli şeklinde bir ayrım ilave edilmeye çalıştığını görüyoruz. Bu çok tehlikeli bir oyunun işareti. Netice de bu gelenler hep Türk Milletinin kendisidir. Sadece bölge itibariyle farklılık olmaktadır. Şunu diyebilirsiniz. 20. Yüzyılda Arnavut, Boşnak nüfusta geldi. Olabilir. Herkezin kimliği farklıdır. Kendilerini farklı bir şekilde ifade edebilirler. Arnavut, Arnavuttur, Boşnak Boşnaktır. Bunlar buraya geldikten sonra Türk Milletinin asli unsurları olmuşlardır. Vergisini verirler. Suç oranlarına bulaşmazlar. Vatana bağlılıklarında hiçbir sorunları yoktur. Hatta Türkten daha çok Türktür. Vatan millet duyguları çok yüksektir, aidiyet duydukları için gelmişlerdir. Kimse onları buraya zorla göndermemiştir.

Balkanlardan gelen diğer göçmenlerin aidiyeti Türk Göçmenlerdir. Baskın çoğunluk zaten onlardır. Durumda bu şekilde Bu tehlikeli bir oyunu işaret ediyor. Bu fay hatlarına dail olmamaya bunlardan uzak durmaya kalmalı. Sosyal mühendislik projesine girmemeye, alet olmamaya dikkat etmeliyiz. O yüzden bu tarz münhferit bir şekilde yapılan kasıtlı hamlelerin farkındayız. Camia olarak ta farkındayız. Ferd olarakta farnıkdayız. Burda farklı bir oyun var. Demek istedğim nokta o. Yoksa toplumun genelinde böyle bir problem yok. Bir takım Sosyal Mühendislerin icat etmeye çalıştıkları projedir. Balkan Türkleri, Göçmenleri önemli bir gruptur, sayıca çok fazladır. Çünkü halhazırda Türkiye’nin İlber Ortaylı Hocaya göre yaklaşık 1/3 (üçtebiri) belki bu oran biraz daha düşüktür ancak çok yakın bir orandır.

Balkan kökenlidir. bir şekilde hata tırnak içinde söylüyorum. Bir kökeni ya da geliş süreçleri (ailesinin birkaç üst kuşağı) suyun öbür tarafğına dayanır. Tırnağı kapattım. Bu kitlede dikkatimi çeken bir husus var. Bayrak sevgisi çok yüksek. Vatan sevgisi çok yüksek. Vergisini verir. Örnek vatandaş profilindedir. İhanet etmez. Allahtan ve devletten korkarlar.

Bu kitlenin manikule edilmeye çalışıldığını görüyoruz. Mesele budur. Türk toplumunun ister Balkan kökenli olsun, ister Anadolu olsun fark etmez. Böyle bir tartışması yok sadece belli bir gürühun özellikle dile getirmeye çalıştığı bir oyundan bahsediyorum. Bunun bir takım sosyal mühendisleri zaten kaleme dökmeye çalıştı ama karşılık bulamadılar. Umarım ilerleyen dönemlerde de bulamayacaklardır. O yüzden bu bilinçle hareket etmek lazım.

ANADOLU YA BALKANLAR VE RUMELİDEN GELEN GÖÇ VE TARİHLERİ NE ZAMAN OLMUŞTUR.   

1821 de Yunan isyanı ile başlayan sürecin ardından Osmanlı Devletinin sınılarına göç etmek zorunda kalan Moro Türklüğü vardır. Mahvedilmiştir. Morodaki Türk Katliamı Soy Kırımı kapsamında önemlidir. İlk 1821 le başlatmak daha doğru. Ama en büyük kitlesel göç te nerde oldu derseniz, burada zaten 2 tane parametre var. Biri 1877-1878 Osmanli Rus Savaşı. 1912-1913 Balkan Harbi şeklinde değerlendirilebilir.

1877-78 Osmanli Rus Savaşı sonrasına baktığımızda Bu savaş bölgede makro ölçekte baktığmızda çok sonuçlar yaratan bir savaş. Daha çok Bulgaristan arazisinde cereyan ediyor ve çok ciddi bir nüfus hareketliğine yol açıyor. Casten Mack Kartenin deyimiyle (tespitleri itibariyle) 1 milyonun üzerinde bir kitle yerlerinden ediliyor. Osmanlı Devletinin yeni sınırlarına 500 bin üzerinde daimi göçmen. (sürekli sığınmacı şeklinde) Osmanli Devletinin yeni sınırlarına gelmiş olan muhacirler oluyor. Bu savaş Bulgaristan bağlamında Türk İslam eserlerinin tahrip edilmesine, yok edilmesine yol açmıştır diyebiliriz. Bulgaristanda Türkler ilk defa bu savaş sonunda azınlık durumuna düştü. Normalde çoğunluktu. Yönettiği bölge itibariyle diyebiliriz. Dolasiyle 93 harbinin burada 93 harbi denmesi Rumi Takvime göre 1293 yılına gelmeside 93 harbi deniyor. Aslında Milat Takvimi itibariyle 1877-78 olarak belirtilmelidir. Ardından Bulgaristan da Prenslik kurulmasıyla beraber yeni göç hareketleri vardır. Onlar sessiz göçtür. Bu 1908 yılına kadar devam ediyor.

BALKAN HARBİ OSMANLI TARAFINDAN PEK HATIRLANMAK İSTENMEZ

Diğer kitlesel göç ise: Balkan Harbi oluyor. 1912-13 Osmanlı Devleti açısından hatırlanmak istenmeyen Türk Tarihinde de üzerine çok fazla düşünmek istemeyen bir tarihtir. Neticede ben girişte tarih bilgisine sahip olmayanların istedği bir takım yazılardan bahsettim. Biz gene tarihte de millet olarak hatırlamak istediğimiz şeyleri hatırlarız. Trajedilerin üzerinden pek durmayız. İşte Osmanlı Devletinin yükseliş döneminden bahsedilirken çöküş döneminden pek bahsedilmez. Hatırlanmak istenmeyen tarmva etkisi yaratmış olan bir savaştır bu Balkan Harbi o nedenle hatırlanmak istenmez. Adeta büyük bir şok atlatmış bir felaket atlatmış olan kişinin hapını alıp uykuya yatması gibidir bu. Travma etkisinden kastım budur. Edirneyi güç bela kurtarabildik. Böyle bir süreç kendisini gösteriyor. Zaten akabinde 1. Dünya Savaşı. Türk Kurtuluş Savaşı ve ardından ilan edilen Cumhuriyet. Cumhuriyet Rejimi de Balkanlarda kalan Türklerin göçlerini teşvik etmiştir. Bunun bir takım nedenleri bulunuyor elbette. Bir kere uzun savaş dönemi ki 1911 den 1922 ye kadar. Hatta bunu bazı tarihçilerimiz bunu Balkan Harbinden başlatır. Haksız da sayılmazlar. Çünkü Trablusgarp’a sadece bir grup asker gitmişti ordaki yerel direnişte, direnişcileri örgütlemişler. O yüzden Balkan Harbi ile başlatırlar. Yanı 1912-1922. On yıllık bir savaqş döneminde Anadolu nüfusu kıyılmıştı adeta. Bu dönemde sadece savaşlar nedeniyle değil aynı zamanda salgın hastalıklarında kendisini gösteridiği asıl etken nüfunu azalmasında savaşlardır. Yine bununla beraber nüfusa yeni bir dinamizm katması için taze bir nüfus kaynağı olarak Balkanlarda Türklerin Göçlerine başvurulmuştur ve bu dönemin trendi olan imparatorluklar yıkılmış 1. Dünya Savaşi başladı biliyorsunuz. İmparatorluklar bunun yerine ulus devlet anlaşiyla yeni yapıların siyasi birimlerin kurulduğunu görüyoruz. Bu kapsamda da Türkiye Cumhuriyetini ilk etapta ilk başvuru kaynağı olarak nüfus gücü olarak Balkanlardaki Türklerin de böyle bir göç isteği vardı. Yeni devletin sınırlarına Bulgaristan, Romanya, Yugoslavya ve Yunanistanla Yunanıstandan mübadeleyle 500 bine yakın bir kitle mübadeleyle gelmiş oluyor. Yine aynı şekilde Bulgaristanda bu dönem itibariyle hatta 1923, 1949 yılları arasında yaklaşık 220 bin kişinin geldiğini görüyoruz. Buda çok önemli bir rakamdır. Daha sonra Bulgarıstanda gerek 1951, 1963 anlaşması gerek 1989 zorunlu göçü olmak üzere 3 halka halinde Soğuk Savaş döneminde gelen nüfus kitlesi olduğunu da söylelemek mümkündür diyebiliriz. Orda da 600 bin kadar kişi toplandı. Soğuk Savaş döneminde geldiğini söyleyebiliriz. Yini Romanya dan 100 binin üzerinde bir kitle geliyor. Cumhuriyetin ilk 10 yılına kestederek söylemek istiyorum. Bununla beraber aynı şekilde Yugoslavya’dan da benzer göçlerin olduğunu belirtmemiz lazımdır. Buda tabi Anadolu daki nüfusa bir hareketlilik katmış oluyor. Aynı zamanda dağılan imparatorluğun ardından kurulan bir ulus devlet olarak Türkiye ye taze bir soluk vermiştir diyebiliriz.

BALKAN TÜRKLERİNİN GENEL KARAKTERİ VE KÜLTÜRÜ YEMEKLERİ VE YAŞAM TARAZLARININ NELER OLDUĞUNU KONUŞTUK CANLI YAYININ TAMAMINI DİNLEMEK İÇİN ALTTAKİ VİDEOMUZU SONUNA KADAR İZLEYİN.

 

Mehmet

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

SIRADAKİ HABER