Kolombiya’dan Kamboçya’ya Yeni Türkiye ve YTB konulu konferans Hukuk Fakültesi amfi 5’te gerçekleşti. Konferansta YTB’nin amacı ve gerçekleştirdiği projeler üzerinde duruldu. 

Doç. Dr. Kudret Bülbül, “Biz köklü bir medeniyetin çocuklarıyız. Horosan’dan Anadolu’ya, Anadolu’dan Balkanlar’a uzanan geniş bir coğrafya üzerinde yürümüş ve yürümeye devam eden bir toplumuz. Bu yürüyüşümüz sırasında farklı kültürlerle karşılaştık ve bu farklı kimliklerden önemli değerler, erdemler aldık.” dedi.

Dünyanın en temel sorunları adaletsizlik, paylaşım ve içinde barındırdığı farklı kültürlerle birlikte yaşayabilmektir, diyen Bülbül aslında bizlerin bu konuda tarihten kaynaklanan tecrübelerimizin olduğuna ancak zamanla bunları unuttuğumuza, şimdi tekrar hatırlama yolunda çaba sarf ettiğimize dikkat çekti.

“Yakın dönemde Türkiye, önemli gelişmeler kaydetti. Tarihiyle, toplumuyla ve coğrafyasıyla barışan, normalleşen ve zenginleşen yeni bir Türkiye var artık.” dedi. Bu Yeni Türkiye’nin de yepyeni kurumlara ihtiyacı olduğunu, YTB’nin de bu ihtiyaç sonucunda 2010’da Başbakanlığa bağlı olarak kurulduğunu belirtti.

“Bugün Batıda farklı milletlerden bir devlet başkanı, bir başbakan, bir bakan olması önemli bir yeniliktir, önemli bir güzelliktir. Ancak bu Batılılar için böyledir. Ama bizim tarihimizde sıradan olaylardan biridir. Örneğin tam da yüz yıl önceki başbakanımız bir Mısırlıdır, Sadi Halim Paşadır. Yüz kırk yıl önceki başbakanımız Tunusludur, Tunuslu Hayrettin Paşadır. Üç yüz- dört yüz yıl önceki başbakanımız da Sırp’tır, Sokullu Mehmet Paşadır. Boşnak, Arap, Arnavut, Rum, Makedon her milletten insanı bir bakanlıkta, büyükelçilikte gördüğümüz zamanlar da olmuştur. Bu sadece siyasi alanda değil hayatın her alanında böyledir. Örneğin milli şairimiz Arnavut’tur. İşte böyle bir zenginliğin içerisindeyken imparatorluklar çağının sona ermesi ve ulus çağının başlamasıyla maalesef toplum olarak parçalandık. Tarihsel zenginlik olarak görebileceğimiz fırsatları sorun olarak gördük. Ancak yakın dönemde ülkemiz önemli gelişmeler kaydetti. Cumhuriyet de bizimdir, Osmanlı da bizimdir, Selçuklu da bizimdir diyerek tarihiyle, coğrafyasıyla, toplumuyla barışmış yeni bir Türkiye var artık. Türkiye’nin zenginleşmesini, normalleşmesini toplumuyla barışmasına bağlıdır. Çünkü iç sorunları olan bir ülke ile kimse iletişim kurmak istemez, yatırımlarda bulunmak istemez ve bu nedenle büyümesi ve gelişmesi de sorunlu olacaktır.” dedi.              

Bülbül, “YTB’nin üç temel unsuru vardır. Birincisi yurt dışındaki vatandaşlarımızı sahiplenmek ve onların bulundukları toplumlarda çok yönlü katılımlarını teşvik etmektir. Bu alanda Avrupa’daki vatandaşlarımızın oluşturduğu sivil toplum örgütlerinin başvurabileceği vali destek programları oluşturduk. Yine aynı alanda yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın çocuklarına üniversite eğitimi veriyoruz ve onların kendi kültürlerini unutmamalarını sağlıyoruz. İkincisi soydaş ve akraba topluluklardaki sivil toplum örgütleriyle ülkemizdeki sivil toplum örgütlerini tanıştırmak ve birlikte çalışmalar yapabilmelerini sağlamaktır. Üçüncüsü de dünyanın her tarafından Türkiye’de okumak için gelen öğrencilerle ilgilenmektir. Bu öğrencilere kalacakları yurtları ayarlayıp burslar veriyoruz.182 ülkeden gelen gençler Türkiye’de geleceklerini şekillendiriyorlar. Günümüzde dünyada 193 ülke olduğunu düşünürsek Türkiye’nin elde ettiği bu başarı takdire şayandır.” dedi. Şuan Türkiye’de 70 bin kadar uluslararası öğrenci olduğunu tespit etti.

Zamanında hocalarımız bizlere Türkçe’nin bir bilim dili olup olmayacağını sormuşlar ve yanıtlarımız da olumsuz olmuştu diyen Bülbül, şimdi gelinen noktaya bakıldığında Türkçe’nin geniş bir alana yayıldığını ve dünya dili olmada önemli adımlar attığını belirtti. Yakın coğrafyamızda Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu’da Türkçe’nin çok rahatlıkla konuşulduğu vurguladı. Dr. Bülbül, Kolombiya büyükelçisiyle yaptığı bir sohbetten de bahsetti. Büyükelçinin “Kolombiya’da Amerika rüyası değişiyor yerini Türkiye rüyası alıyor.” Sözlerinin bir parça abartı olsa da bir yön işaret ederek, bu çabaların önemine dikkat çekti.