Türkiye'nin 2007-2013 büyümesi ise yüzde 3,5 olurken aynı dönemde gelişmekte olan diğer ülkeler ortalama yüzde 5,9 büyüdü.
CHP, 2002-2014 yılları arasında ekonomi ve sosyal hayata ilişkin birçok alandaki verileri raporlaştırdı. 'Gerçek Türkiye'nin Grafikleri' adlı raporda, 2002 yılından sonra krizden çıkışla birlikte ekonomide olumlu bir gidişin sağlandığı, ancak özellikle 2007 yılından sonra ekonomi ve sosyal hayatın birçok alanında olumsuz gidişat yaşandığına dikkat çekildi. Raporda Eylül 2014 sonunda 345,5 milyar TL'ye ulaşan vatandaşların bankalara olan kredi borcu 2002 yılındaki düzeyin 52 katına çıktığı belirtildi. Rapora göre 2002 yılında 6,5 milyar lira olan vatandaşların bankalara olan tüketici kredisi ve kredi kartı borçlarının toplam tutarı 2013 yılı sonunda 330 milyar TL'ye çıktı. Bu dönemde kredi kartı borçları 4,3 milyar liradan 74,2 milyar liraya, tüketici kredisi borçları 2,3 milyar liradan 271 milyar liraya yükseldi.
Raporda ayrıca şu tespitlere de yer verildi: "2002 yılından itibaren hızla borçlanan ailelerin, en büyük alacaklısı bankalar. Ailelerin borcunun harcanabilir gelirlere oranı yüzde 55'e kadar yükseldi. Bankalara tüketici kredisi borcu bulunan vatandaşların sayısında da AKP döneminde patlama yaşandı. 2002 yılında bankalara 1 milyon 655 bin kişinin kredi borcu bulunuyordu. 2014 sonu itibarıyla bankalara tüketici kredisi borcu bulunanların sayısı 15 milyon kişiye çıktı. Tüketicilerin zamanında ödeyemedikleri için bankalar tarafından takibe alınan borçlarının tutarı 2002 yılında 278 milyon lira düzeyinde bulunuyordu. Bu rakam 2014 sonu itibarıyla 12,5 milyar liraya kadar yükselerek rekor kırdı. Karşılıksız çek oranı da 2011 yılında 580 bin adetken, 2014 yılında 800 bini aştı. 2002 yılında krizden çıkan Türkiye'de icra müdürlüklerine 10 milyon icra dosyası gelirken, 2014 yılında bu oran 21 milyonu geçti."
2014 yılı için hükümet yüzde 4'lük bir büyüme hedeflemişti. Ancak orta vadeli program kapsamında büyüme tahmini yüzde 3,3 düzeyine çekildi. Türkiye'de 2007-2013 dönemindeki yıllık ortalama büyümenin, yüzde 3,5 olarak gerçekleştiği belirtilirken aynı dönemde Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerdeki büyümenin yüzde 5,9 olarak gerçekleştiği vurgulandı. Raporda azalan tasarruf oranlarına ilişkin olarak ise en son 2011 yılında yatırımların oranı yüzde 23,6'ya çıkarken, tasarrufların oranı yüzde 13,9'a kadar indi ve Türkiye tarihinde ilk kez milli gelirin yüzde 10'una yakın cari işlemler açığı verdi. 2013 yılında tasarruf oranının yüzde 12,6'yla dip noktaya indiğine dikkat çekildi. Rapora göre Türkiye 2014'te milli gelirinin yüzde 14'ü kadar tasarruf yapabildi. Yurtiçi tasarrufların düşük düzeyde seyretmesi, Türkiye'nin cari işlemler açığı sorununun kronikleşmesine yol açıyor denildi.
NÜFUSUN YÜZDE 59'U YOKSUL
Raporda Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye'de yoksulluk riski altında bulunan, maddî yönden yoksun ve iş yoğunluğu düşük olan hanelerde yaşayan kişilerin nüfus içerisindeki payının yüzde 59,2 olduğu vurgulandı. Buna göre, Türkiye nüfusunun 43 milyonunun ekonomik zorluk, dayanıklı tüketim malları, barınma ve konutun çevresi ile ilgili çeşitli göstergelere bakılarak belirlenen 'şiddetli maddî yoksunluk' içerisinde bulunduğu belirlendi. Vatandaşların yüzde 78'i evden uzakta bir hafta tatilin giderlerini karşılayamıyor. Yüzde 75'i yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını yenileme olanağına sahip bulunmuyor. Yüzde 29'u evinin ısınma ihtiyacını tam olarak karşılayamıyor. Yüzde 49'u beklenmedik harcamaları karşılayamıyor. Vatandaşların yüzde 46'sı ise iki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek yeme imkânı bulamıyor.
akademipolitik.com