"Bu bir dertlenme yazısıdır..."
Kakafoni demek aslında bir uyumsuzluk demektir. Her ne kadar Türk Dil Kurumu sözlüğünde "ses uyumsuzluğu" olarak tarif edilse de, sosyal olaylarda "uyumsuzluktan dolayı ortaya çıkan bir kargaşa"yı ifade etmektedir.
Bugün bir Türk için her şey "kakafoni"den ibarettir diye rahatlıkla söyleyebiliriz!
Türkiye 'de ve dünyada olan bitenleri yakından takip etmeye çalışıyorum.
Bütün yaşanan gelişmelere bakarak dünya üzerinde en kafası karışık insan topluluğu Türk milletidir diyebiliriz...
Yoğun bir ekonomik, kültürel ve siyasal saldırı altında olduğumuzdan hiç bir şüphe yoktur.
Ancak bu yoğun saldırının dozajı doğru stratejilerle düşürülebilir, etkileri azaltılabilir veya def edilebilir. İşte başarısız olduğumuz nokta budur.
Türkler, Osmanlı'nın çöküşe geçmesi ile milyon kilometrekarelerle ifade edilen vatan parçalarını kaybetti. Kendileri gibi özü sözü Türk olan insanları kaybedilen topraklarda bıraktı.
Fakat olan biten Türklerde çok çabuk unutuldu ve halen geri dönüp bakmayı ve kendimizle yüzleşmeyi başaramadık!
Bu yüzden Ukrayna devlet başkanı Zelenski 'nin Etnik-i Eterya 'yı övmesini bile temelsiz boş tepkilerle karşılıyoruz.
Niye kızıyorsunuz? Siz unutuyorsunuz onlar unutmuyor diye mi? Hâlbuki daha dün İstanbul'daki Patrikhane, Ukrayna Kilisesi için ABD istedi diye bağımsızlık kararı verip Moskova Patrikliği ile tüm ilişkisini 2018'de koparmadı mı? Bu Ukrayna - Rusya savaşına giden yolda döşenen ilk taşlardan biri değilmiydi? Bunları bilmeden Zelenski 'nin Fener Rum Patrikhanesi'nin güdümündeki Yunanistan'ın parlamentosunda Etnik-i Eterya 'yı övmesini anlamlandıramazsınız...
Yani işin özeti şu: Fener Rum Patrikhanesi 1940'lı yılların sonundan itibaren ABD'nin Doğu Avrupa'ya yönelik politikasının en önemli araçlarından biri... ABD İstanbul Patrikliğini Rusya ile olan mücadelesinde Ortodoks halkları etkilemek amacıyla kullanıyor.
Maalesef günümüzde savaşlara emperyalist tekelci sermaye karar veriyor. Çatışmaları onun orduları direkt yada endirekt olarak yürütüyor. Kamuoyu desteğini ise her dine mensup iyi örgütlü tarikatlar ve cemaatler ile sağlıyor.
Son cümlenin size tanıdık gelmesi lazım!
Bir Türkiye düşünün ki, ekonomik gücü nerede ise sıfırlanmış... Kapitülasyon benzeri uygulamalar almış başını gitmiş! Gün geçmesin ki kasıtlı (!) veya kasıtsız Londra tefecilerinden borç arandığı haberleri yapılmasın...
Üretim terk edilmiş ve ithalat cehennemine düşülmüş! Yani bayrak bizim ama ekonomi kimin durumu!
İşsizlik, umutsuzluk, asgari ücret köleliği can sıkıcı boyutlarda...
Demografik denge süratle aleyhimize değişiyor ve gelecek için tehlike sinyalleri artıyor...
Bunlara karşın biz kimi cumhurbaşkanı seçeceğimizi tartışıyoruz. Boyacı küpü misali bir kişi değişecek ve her şey düzelecek diye algımız yönlendiriliyor...
Dikkatimi çeken bir hususta; bu ülkede Filistinlilerin topraklarını Yahudilere para ile sattıkları ve sonradan vatansız kaldıkları hikayeleri onlarca yıldır her yerde anlatılıyor olmasıdır. Şimdi kimse sormuyor; "bizde topraklarımızı yabancılara satıyoruz sakın vatansız kalmayalım" diye! Hatta Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının bedeli 250 bin ABD doları ile bir gayrımenkul almak olmuş... Yani atalarımın kan dökerek kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nde, benimle 250 bin doları basıp vatandaşlık alan aynı haklara sahip... Deyyuslar, Filistinlilerin ahmaklığını konuşuyorda kendi ayağımıza bu örnek var iken sıktığımız kurşunları gören yok!
Bu anlattıklarım tam bir "kakafoni" içinde olduğumuzu gösteren örnekler!
Bu gidişe dur diyecek bir ortak akıl ve fikir yok mu? Nerede Türk Milliyetçileri? Onlarda mı, akıl ve vicdanlarını yitirdiler?
Nerede halkın içine düştüğü uyumsuzlukları ortadan kaldıracak önderlik yapacak Türk aydınları?
Nerede mimberlerde konuşacak millî din adamları? Yoksa onlarda mı, patrikhane gib…