banner392

LÜKÜS HAYAT

Eskiden beri duyarım Lüküs Hayat Operetini. Müziğini duyduğumda yüzüme bir

gülümseme yayılır, içimden oynamak gelir.

“Lüküs hayat, lüküs hayat,

Bak keyfine yan gel de yat.

Ne güzel şey, oh! Ne rahat!

Yoktur eşin lüküs hayat.”

Sahnede hiç izlememiştim. Televizyonda Suna Pekuysal, Zihni Göktay’ı o meşhur şarkı eşliğinde dans ettiklerini izledim. Hatta, o eski görüntülerini izleme fırsatım oldu. Suna Pekuysal’ın gençlik yıllarındaki oyununa, hastalandıktan sırtındaki o kambura rağmen başarısını ve dansını izlerken hayranlığım bir kat daha artmıştı. Usta sanatçıyı rahmet ve saygıyla yad ediyorum.

Ekrem Rey’in yazdığı ve Cemal Reşit Rey’in bestelediği operet cumhuriyetimizin onuncu yılında, 1933’te ilk kez sahnelenmiş. Oyununu yazılışı hakkında iki görüş bulunmaktadır. Eseri hapiste olan Nazım Hikmet’in yazdığı, ancak adını kullanamadığından Ekrem Reşit Rey olarak geçti. İkinci görüş yalnızca şarkıları Nazım Hikmet’in yazdığıdır. Oyun 1946 yılına kadar izlenmiş. 1958’de Zeki Alpan, 1962 Muammer Karaca sahnelemiş. 6 Mart 1985’te İstanbul Şehir Tiyatrosu sahnelemiş. Ve gösteri aralıksız sürmüş. Yurdumuzda en uzun soluklu sahnelenen oyunlardandır.

Yıllar sonra Akyaka’ya geldiğimde, Muğla’da İzmir Devlet Opera ve Balesinin “Lüküs Hayat Operetinin” gösterisi olduğunu duyunca tüm şartları zorlayıp gidip izledim. Aslında biraz ön yargılı gitmiştim, o büyük oyuncuların gölgesinde kalacaklarını vasat bir oyun izleyeceğimi düşünmüştüm. Oysa müzik, oyuncular ve söyledikleri şarkılar beni mest etti. Tek kelimeyle muhteşemdi. Hizmetçi ve evin genç kızın düeti, genç kızla sevgilisini düeti çok güzeldi. “ Rıza” ve “Fıstık” rollerindeki oyuncuların ve arkadaşlarının danslarını beğeniyle izlerken ve şarkılarına eşlik ettim. Avuçlarım patlayıncaya kadar alkışladım. Emeği geçen herkesi kutluyorum, ellerine gönüllerine sağlık...

Muğla gibi küçük bir ilde böyle güzel bir Kültür Merkezinin bulunması beni hem şaşırttı hem mutlu etti. Muğla halkının kültür ve sanata olan ilgisi ve duyarlılığını alkışlıyorum.

Yurdumuzda sanata, sanatçıya gereken önem verilmediğini biliyoruz. Yaşamı hep siyah beyaz ve gri olarak görürüm, yaşam sanatla boyanır, renklenir yaşanır duruma gelir. Bir yerde okumuştum, “Acı, sanatla sevince çevrilebilir.” Yaşantımızı daha güzel ve yaşanır kılmak için sanat ve sanatçıyı gereken değeri ve önemi vermeli özen göstermeliyiz. Bir ülkenin gelişmişlik ve refah düzeyi sanata, sanatçıya verilen önemle anlaşılır.    2006 AKYAKA

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.