Biliyorum ki; kafamız karışık. Bir türlü dingin, huzurlu ve güvenli bir ülke olamadık. Çünkü ülkemizde bir olay bitmeden diğeri başlıyor ve insan ister istemez etkileniyor. Gerçekleşen hadiseler, birbirine benzemez ve büyük farklılıklar içeren bir durumda. Bu bilerek yapılıyor. Ama bu arada düşman cephe, ne kadar kazanım yapabilirim derdinde...
Merak etmeyin, Türkiye daha doğrusu Türk Milleti bu günleri aşacaktır. İnanılmaz boyutlardaki saldırıya rağmen, Türk Milleti ayaktadır ve direnmektedir.
Çevrenizde yazan, çizen, konuşan millilik vasfı taşıyan Türk Aydınlarının varlığına bir bakın... Kimse pes etmedi. Bazen onları okumaya ve dinlemeye yetişemiyorum.
Onca baskı, yıldırma, korkutma, mahkeme, hapis, işten atma kafi gelmedi. Bu insanlar karınca misali, Türk Milletinin etrafındaki ağır saldırıyı püskürtmeye çalışıyor. Dünyanın hiç bir yerinde, içerden ve dışarıdan; ekonomik, kültürel, siyasal, sosyal, psikolojik ve askeri özellik taşıyan, bu kadar yoğun saldırıya maruz kalıpta, ayakta durabilen bir millet ve devlet daha göremezsiniz.
İnatla “Türkiye toplumu” diyenlere karşılık ısrarla vurgu yapıyorum ki; hafızalarınıza kazınsın, milletimizin ve devletimizin adı “Türk”tür. Gelişen olaylar karşısında önümüze konulan Türkiyeliliği red ediyor ve sizlerden de bu ve benzeri kavram dayatmalarına karşı mücadele etmenizi bekliyorum.
Önümüze çıkarılan bir diğer safsata da “akil adamlar” kavramıdır. Bunu da bir psikolojik operasyon yaparak Türk Milletine yutturmaya çalışıyorlar. Yani benim ve bizim adımıza bölücülük konusunda bu “akil adamlar” bir orta yol bulacakmış! Sizi bilmem ama ben bu “akil adamlara” yetki vermedim ve onun için bunlara “hadi oradan” diyorum...
Bunları belirttikten sonra; Suriye, uçağımızın düşürülmesi, Öcalan’ın gezdirilmesi ve 3. yargı paketi ile benzer konulara değinmek istemiyorum. Yapılanları ve yapılmak istenenleri gördükten sonra bunlara diyeceklerimiz zaten bellidir.
Gariptir ki; Türk Milletinin gerek savaşta gerekse barışta ter dökerek kazandığı ve yine ter dökerek koruduğu kazanımlar, bahsettiğim ekonomik, kültürel, sosyal, siyasal ve psikolojik baskı ve saldırılarla elinden alınmıştır. Günümüzde de aynı yol denenerek kalan kısımları, elinden alınmak istenmektedir.
Ülkemizin ekonomik bilançosu, Türk halkının önüne ivedilikle getirilmelidir. Bu bilanço da ülkenin gerçek sahibi olan Türk halkının ekonomik değerlerini kendisini yoğun saldırılara maruz bırakanlara nasıl kaptırdığı görülecektir.
Avrupa’nın adeta dizinin dibinde olan ve 1940’lı yılların ortalarından itibaren ABD ile köklü(!) ilişkiler kuran bir Türkiye’nin; bu kadar çalkantılar yaşaması, halkına huzur ve güven tesis edememesi, ekonomisinin zayıflığı, bölünmeye çalışılması ve tek başına bir iktidarın 10 yıldır ezici çoğunlukla iktidarda bulunmasına rağmen sorunların ve kargaşanın azalacağına artması sizce nasıl izah edilebilir?
Başımıza gelen bunca şeylere karşın, Türk Milleti’nin yapamadığı bir tek şey vardır. O da bu saldırıları anlayacak, bilgi ve yorum yeteneğinden yoksun olmasından dolayı, işin farkına, zamanında varamamaktır.
Türk Milletine ve Türk Devletine karşı bir çok cepheden yürütülen bu yoğun saldırıların bir diğer hedefi de, Türk Milletinin bunlara karşı geliştireceği çalışmaları baltalamaktır.
Gerçekleri gören ve bir şeyler yapmanın gerekliliğine inanan ortalama vatandaşımız, sığınacak ve mücadele edecek bir kapı aramaktadır. Ancak bu kapılar, Türk Milletine karşı yoğun saldırı yürüten odakların bombardımanı altındadır.
Bütün bunlara rağmen, işin özünü elekten geçirme becerisine sahip olan Türk insanı; işçisi, memuru, emeklisi, köylüsü, esnafı, sermayedarı, üniversite öğrencisi, gazetecisi, askeri ile bu saldırıları def ederek Türk Milleti ile Türk Devletini bu günlerden selametle geçirecektir.
Yeter ki; kulaklarımızı ve gözlerimizi, Türkiye’mizin dört bir tarafında Türk Milleti ve Türk Devleti için yazan, konuşan ve söylediklerini yapan ve de her geçen gün bir çığ haline gelen Türk Aydınlarına çevirelim.
Onlar bize yutturulmak istenen kazıkları, dilleri döndükçe ve kalemleri elverdiğince ama samimiyetle anlatmaya çalışıyor. Bu da Türk Milleti için sonsuz bir ümit ışığıdır.
Ben bu günlerin aşılacağından ümitli falan değilim. Bu günlerin aşılacağını bal gibi biliyorum. Çünkü bu hep böyle oldu...
Siz de bunu bilin ve buna inanın...