“İşte 28 Şubat’ta Hilâl İslâm'ı temsil ediyor diye bir takım Türk ulusalcıları çıktı bunu kaldırmak istedi. Bu albayrak dünyada mazlumların bayrağıdır, tevhidin bayrağıdır. O albayrağın temsil ettiği ezan dinmesin diye Türk'ü, Kürt'ü, Çerkez'i Çanakkale'de şehit düştü. Pakistan'a gideceğim bayrağında ayyıldız var, Bosna'ya gidin bayrağında ayyıldız var. Bu ayyıldız tevhidi temsil eder, nereye giderseniz gidin görürsünüz. Filistin'de, Somali'de onun için bu bayrak var. Biz birilerine inat albayrağın temsil ettiği her şeyi savunmaya devam edeceğiz.”
“Ulusalcılık, ulusalcılar” konusundan başlayalım; 2000’li yıllarda gündeme gelen bir kavram. 28 Şubat ne zaman oldu; 1997’de.
Ulusalcılığı ilk tehdit gören kim; Fetullah Gülen. 2005’te şunları söyledi:
“Şimdi önümüzde daha geniş, kapsamlı ve kompleks bir süreç var. Dolayısıyla direnç noktaları daha fazla sancı oluşturabilir. AB sürecinde son günlerde yaşanan kavga ve tartışmalara bir bakıverin. Ölseler bir araya gelmeyecek kimseler ulusal cephe adı altında sunî bir kitlesel dalga oluşturmaya çalışıyor. Kimlikleri, söylemleri, hassasiyet ve dünya görüşleri bu derece farklı, üstelik birbirleriyle hiçbir diyalog geliştirme niyet ve isteği olmayan insanlar muvakkaten bir araya geliyor. Gerçekten her söz ve hareketleri suni ve iğreti duruyor. Ulusal cephe adı altında oluşturulmaya çalışılan dalganın sınırları belli değil. Hedefi, niyeti ve çağrı yaptığı hassasiyetleri farklıdır. Kemiksiz, kimliksiz ve hedefsiz bir dalga. Her açıdan manipülatif bir organizasyon olduğu belli. Ama sancılar olacaktır. Bunlar aşılacaktır.”
Peşinden dönemin Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, “Son günlerde artış gösteren ve kendisini ‘ulusalcı’ diye tarif eden akımlar” olduğuna dikkat çekip, “İmparatorluğun da ulusalcı zihniyet yüzünden yıkıldığını” iddia etti.
AKP’nin uzun süre yoldaşlık ettiği Mehmet Altan ile Cengiz Çandar da o yıllarda “ulusalcılığa” savaş açtılar. Altan, “Günümüzde insan, sınırlar ve bayraklardan daha kutsal” derken, Çandar’a göre, “Ulusalcılık aslında İttihatçılığın günümüzdeki devamı, neo-ittihatçılık veya Türk Baasçılığı ile eş anlamlı”ydı.
“Ulusalcılıkla” savaşın hangi operasyonları başlattığını biliyorsunuz; Ergenekon, Balyoz...
Bunlar ortada olduğuna göre, Davutoğlu’nun 1997 yılında var ettiği “Türk ulusalcıları” acaba kimlerdi?
“Albayraktan hilâli çıkarma” iddiasına gelince;
28 Şubat döneminde Davutoğlu Yeni Şafak Gazetesi’nde yazıyordu. Bu“dehşet” isteğe dair birşeyler yazmış mı diye aradım, bulamadım.
O süreçte Meclis muhabiriydim, her aşamasını dikkatle izledim. Böyle bir olay, niyet, talep hatırlamıyorum. Şu ana kadar hatırlayan bir gazeteci de çıkmadı.
Ankara’da devam eden 28 Şubat davasını da dikkatle takip ettim, ediyorum. İddianamede veya mağdur/müşteki ifadelerinde akla hayala gelmeyecek irili ufaklı pek çok suçlama var, ama “bayraktan hilâli çıkarma” gibi önemli bir konu yok.
28 Şubat’ın unutulmaz ismi İçişleri Bakanı, şimdi MHP Milletvekili ve TBMM Başkanvekili olan Meral Akşener’e sordum; “Hatırlamıyorum. Belli ki, birileri aklına ve işine geleni söylüyor” dedi.
28 Şubat’ın önemli komutanlarından ve hale bu davanın sanığı olan bir ismi aradım, şöyle tepki gösterdi:
“Olur mu öyle şey!.. Hilâl sadece İslâmiyetin sembolü değil, Türklüğün de sembolüdür. Hangi çılgın bunu bayraktan çıkarmayı düşünür, düşünebilir? İftira atıyor.”
Aynı komutan, şu ayrıntıya da dikkat çekti:
“Tüm darbe iddiaları bir bir çöktü. Ellerinde kala kala 28 Şubat kaldı, anlaşılan davayı etkilemek ve yönlendirmek istiyor.”
Yazık oldu “Hoca”ya… Yazık oldu “Serok Ahmet”e!..
Davutoğlu aynı konuşmasının başında dedi ki;
“Şu güzel Albayrakları görmek istiyorum. Özellikle Diyarbakır'a yakışıyor bu bayrak.”
Ah Hocam!.. Görmek istediğiniz, “Diyarbakır’a yakışıyor” dediğiniz o albayrak, devr-i iktidarınızda, sadece 7 ay önce hem de Diyarbakır’da, üstelik de 2. Hava Kuvvet Komutanlığı’nda teröristler tarafından indirilmedi mi?
18 yıl önce olmayan bir olayı anlatacağınıza, keşke bu konuda bir çift laf etseydiniz!..
Foça’ya kucak dolusu sevgiler
Müyesser Yıldız