İşte Bu yazıyı derleyen ve sitemize gönderen Pamukova ADD Şubesi başkanı Süleyman Uysal ‘ın gönderdiği yazıyı yayınlıyoruz.
Saat üçü beş geçe salâ duyulur.Mustafa Kemal Dikmen sırtlarında Kızılca yokuşun başındadır. Arabasından iner, kendisini karşılayan Ankara halkını selamlar.
Daha sonra Büyük nutkunda şöyle diyecektir: " Ankara’ya ilk kabul olunduğum gün (27 Aralık 1919), sadece bir vatandaş,ulusun bir bireyi idim. Hiçbir sıfatım, selahiyetim ve ünvanım yoktu. Böyle olmakla beraber Ankara ve havarisi tamamıyla çocuklarıyla, kadınlarıyla. İhtiyarlarıyla beraber Ankara şehrinde Dikmen tepesine kadar bütün sahrayı doldurmuş ve beni karşılamıştır. İstasyondan Hükümet dairesine Kadar uzayan caddenin iki tarafı eski Türk kıyafetine girmiş, bıçakları ve tabancaları ellerinde Ankara seymenleriyle dolmuştu. Seymenler ve onlarla beraber bütün halk: ‘Vatanı ve Milleti düşmandan kurtarmak için hepimiz ölmeye hazırız, emrinizi bekliyoruz.’ Diye bağırıyorlardı… O zaman Ankara İstasyonu işgalci subay ve askerlerin işgali altında bulunuyordu. O güne kadar Ankaralıları ölü ve Ankara’yı bir harabe zanneden bu ecnebiler, bu yüce tezahür karşısında kaygılarını belirtmekten kendilerini alamamışlardır."
27 Aralık 1919 öncesi Ankara Birinci dünya savaşında on binlerce şehit veren Ankara’nın nüfüs yapısı değişmiş; yetişkin erkek sayısı azalmış; üretici ve tüketici dengesi bozulmuş; aydın ve dinamik sınıf sayılan yedek subay kadrosu yok olmuş; Türk kesim savaştan ötürü yoksullaşmış, buna karşın askere gitmekle yükümlü olmayan gayrimüslim kesim zenginleşmişti. 1919 ‘ da tüm Anadolu’da işgal altındaydı. Aralık1919 ‘ da İngilizler istasyon civarında,Fransızlar ise daha sonra Birinci Millet Meclisi olarak kullanılacak olan İttahat ve Terakki’nin binasında karargah kurmuşlardı. Damat Ferit Paşa hükümetinin Ankara’da ki valisi Muhittin Paşa işgal güçleri ile yakın ilişkide idi. Gayrımüslimlerin taşkın hareketleri ve işgalcilerin baskısı ulusal direniş hareketinin başlamasına neden olur. Hürriyet ve İtilaf Fırkasından olan vali, Ulusal direnişi bastırmak için Ankara’lı İttihatçıları tutuklatınca, Ankara’lı ların büyük tepkisini çeker.
1919 Nisan Mayıs aylarında Azm-i Milli Cemiyeti kurulur. Cemiyet, Halkı olanlardan haberdar etmek için kitap dağıtır, piyesler oynatır, gizli gizli ulusal filimler gösterir. Mefkûre , Selamet Ankara gazetelerindeki yayınlarla halk aydınlatılır. Bir süre sonra Ankara Müdafa-i Hukuk Cemiyeti kurulunca bu dernek dağılır, üyeler yeni kurulan derneğe geçer. İzmir’in 15 Mayıs 1919’ da Yunanistan tarafından işgal edilmesine ilk tepkiler Ankara’dan gelir. Ertesi gün Ankara’nın kazalarından Ayaş, Kalecik ve Keskin’ den İstanbul’ a protesto telgrafları çekilir. 26 Mayıs 1919 ‘da İzmir’in işgalini protesto etmek için büyük bir miting düzenlenir. 7 sinden 70 ine tüm Ankara’nın katıldığı miting İstanbul gazetesinde de yer alır.
Bu arada Mustafa Kemal 19 Mayıs’ta Samsuna çıkmıştır. Temmuz sonunda Erzurum Kongresi yapılır. Ankara, Heyeti Temsiliye ile ilişkiye geçmiştir.Eylül başında Sivas Kongresi toplanır; Ankara’yı Ömer Mümtaz Bey temsil eder. Ömer Bey, Heyet-i temsiliye’ye Ankara ve çevresindeki örgütlenmenin çok güçlü olduğunu, vatanseverler için güvenli bir yer sayılacağından burada toplanılabileceğini anlatır; Anakara halkının büyük bir heyecen ve istekle Mustafa Kemal ve arkadaşlarını ağırlamak istediğini arz eder.
Ankara ve çevresindeki milli hareketlerden rahtsız olan Vali Muhittin Paşa , memurları İngiliz Muhipler Cemiyeti’ne üye yapmaya çalışırsa da başarılı olamaz. Sivas Kongresi’nden sonra, memurlar Sivas’a bağlılıklarını bildireceklerdir.
Vali, Ankara merkezinde başarılı olamayınca çevredeki köylerde çalışmalara başlar. Bu durumdan rahatsız olan Ankara’nın ileri gelenleri bir toplantı yaparlar ve bu toplantının sonunda valiyi padişaha şikayet etmeye karar verirler. Toplantıda seçilen temsilciler telgrafhaneye giderek sarayla görüşmek isterler. Sadrazam Ferit Paşa’ya ulaşırlar ve Ankaralıların Zat-ı Şahane ile mühim bir meseleyi görüşmek istediklerini bildirirler. Ferit paşa, halkın doğrudan Zat-ı Şahane ile görüşemeyeceğini, dileklerini kendisine bildirirlerse Padişaha arz edeceğini söyler. Temsilciler ısrar eder. Ferit Paşa kabul etmez. Temsilciler adına konuşan Hoca Atıf Efendi hiddetlenerek: ‘ Senin gibi Sadrazamı da , Senin Padişahını da Ankaralılar tanımıyor. ‘ diye son sözünü söyler.
Ankara, İstanbul ile olan bağını kopartmıştır. Bu telgraf, Anadolu’nun Padişaha çektiği ilk isyan telgrafıdır. Bu hareket, o günün şartları içinde idam fermanını imzalamak demektir. Çökmek üzere de olsa hâlâ İstanbul hükümeti vardır.
Sivas Kongresi toplanmıştı ama henüz kamuoyuna duyurulmamıştı. Öte yandan işgal güçleri tutuklama ve sürgün için bahane arıyorlardı.
"Gari bıçak kemiğe dayanmıştı." Ankara artık safını seçer. Derhal Sivas’a durum bildirilir. Bundan sonra olaylar hızla gelişir. Ankara’lılar , çeteler kurarlar. 19 Eylül’de bu çetelerden biri Ankara kazalarını dolaşan vali Muhittin Paşa’yı tutuklayarak Sivas’a götürür ve Mustafa Kemal Paşa’ya teslim eder.
Damat Ferit Paşa hükümeti düşer, yerine Ali Rıza Paşa kabinesi kurulur. Yeni hükümet Ankara’ya yeni bir vali tayin eder:
Eski Bitlis Valisi Ziya Paşa .
Oysa Ankara’ lı kararını vermiştir, İstanbul’un atadığı valiyi kabul etmeyecektir; valisini kendi seçer.Defterdar Yahya Galip (Kargı) Bey’i Vali vekili olarak atar ve adını da koyar: "Hakan!"
"Hakan" sözcüğü Padişah Vahdettin’in de kulağına gider ve çileden çıkar. Padişah: "Ben varken Ankara’da ki Hakan da kim oluyor?"
Yeni Vali Hakan, eski Valinin hapsettiği yüzlerce Ankara’ lıyı serbest bırakır. İstanbul hükümetinin tayin ettiği yeni valiyi tanımadıklarını, kendi valilerini seçtiklerini telgrafla Sivas’a bildirir.
Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi Efendi ve belediye başkanı Kütükçüzade Ali Bey, İstanbul’un tayin ettiği yeni valiye haber göndererek " Zinhar şehre girmemesini, yoksa Muhittin Paşa gibi tevkif edileceğini" bildirir. Öte yandan İstanbul’a telgraf çekerek yeni valiyi tanımadıklarını ve gelirse hapse atacaklarını bildirirler.
İstanbul Hükümeti, isyan bayrağını çeken müftüye kimin namına konuştuğunu sorduğunda Rıfat Efendi: "Ben yalnız değilim arkamda koca Ankara var. Onların namına konuşuyorum." Cevabını verir. Bu harekete çok sinirlenen Sadrazam, bu asi müftüyü tutuklama kararını vermekte gecikmez. Ekim ayı başında , Yunanlıların Türklere yaptığı zulmü protesto için Ankara Vilayet konağı önünde büyük bir miting düzenlenir. Ankara Milli Mücadelenin bağımsız yönetim kuran ilk şehri olmakla kalmamış, aynı zamanda da moral gücü olarak kalesi olmayı da başarmıştır.
Sivas Kongresinden sonra Milli Mücadele’nin merkezi için yeni bir yer aranmaktadır. Kasım ayı boyunca tartışmalar sürer. Merkezin İstanbul olarak kalmasını savunanlar olursa da, Heyet-i Temsiliye geçici merkez olarak Ankara’yı belirlemiştir. 16 Aralıkta Ankara’ya haber gider; Mustafa Kemal 18 Aralıkta Sivas’tan yola çıkacak, 24 Aralık’ta Ankara’ya varacaktır. Mustafa Kemal’in geleceğini duyan Ankaralılar, büyük bir heyecan ve sevinçle hazırlıklara başlarlar. Ankara’nın ileri gelenleri, halkın Mustafa Kemal ve arkadaşlarını candan desteklediğini, İngiliz ve Fransız subaylarına göstermek istemektedirler. Çevre ilçe ve köylere haber yollanır.Ankara yiğitleri olan seymenler birer ikişer Ankara’ya gelir.
Seğmenlerin kenti Ankara bir Türk yurdudur. Türk boyları Ankara ve çevresine yerleşmişlerdir. Çevresindeki köy adları, Oğuzların yirmi dört boyunun adıdır. Seğmenlerin kenti Ankara , Anadolu’nun devletsiz kaldığı bir dönemde kendi cumhuriyetini kurar. Anadolu Selçukluların yıkılışından, Osmanoğullarının idaresine kadar geçen sürede Ahiler tarafından yönetilir. Seğmenler, Ahiliğin sivil savunma kanadıdır. Sivillerden oluşan ve gönüllü bir kurum olan Seğmen Alayları, zorunlu durumlarda "Kızılca Günlerde" ve çoğu kez savunma amaçlı işlev görmüştür.
Seğmenlik geleneğinin köklü tarihinde son büyük seğmen alayının düzenlenişi ise 27 Aralık 1919 ‘a rastlamaktadır. Anadolu işgal altındayken Mustafa Kemal Paşanın Ankara’ya gelmesi ve görkemli karşılanışı, tıpkı Oğuz geleneğindeki gibidir. 27 Aralık milli bir galeyan anıdır ve bu özel günde Seğmen Alayı kurulmuştur.
Halk, Oğuz töresinde olduğu gibi liderini seçmiştir.
Eski Türkler kızılca günlerde otağ önüne tuğ ve sancak dikerlerdi. Bu sefer otağ yerine Ulucanlar’ daki Efeler kahvesi’ne sancak dikilir. Sancağın dikildiğini duyan Seymenler akın akın Ankara’ya gelerek hanlara yerleşir. Seymen Alayı kurulmuştur artık. Atlı Seymenler çakı gibi giyinmiş, tüfeklerini asmış, şal kuşaklarında hançerleri, çakmak çakmak gözleriyle, her gün özellikle İngiliz ve Fransız karargahlarının önünden geçerek Ankara’lılara cesaret veriyor, işgalcilerin yüreklerine korku salıyordu.Seymenlerin bu yürüyüşünden etkilenen Ankara’lılar da atlanarak onlara katılıyordu. 27 Aralık cumartesi günü öğleye doğru Seymenler Alayı Ulucanlar’da ki Efeler Kahvesi ‘nin önünde toplanır, Karaoğlan Caddesinden geçerek Hacı Bayram camii’ ne gelirler. Kafile her adım attığında halkın, dergah mensuplarının , ellerinde bayraklar, başlarında öğretmenleri ile beraber ilkokul, ortaokul, meslek okulu öğrencilerinin katılımı ile büyür.Ulus’tan Dikmen sırtlarına kadar yol boyunca sıralanır
Saat üçü beş geçe salâ duyulur.Mustafa Kemal Dikmen sırtlarında Kızılca yokuşun başındadır. Arabasından iner, kendisini karşılayan Ankara halkını selamlar.
Seymenler yolun iki yanına dizilmiştir. Hepsi bir anda esas duruşa geçerler. Tek soluk tek can olurlar. Bütün gözler Mustafa Kemal Paşa’ da dır.Mustafa Kemal, vakur ve sert bir sesle:"Merhaba Efendiler !" der. "Sağol Paşa Hazretleri…" "Arkadaşlar buraya neden geldiniz ? " "Vatan millet yolunda can vermeye geldik !" "Fikrinizde sabit misiniz ?" "Ant olsun !"… ve
işte o an Mustafa Kemal’ in gözleri yaşarır. " Var olun yiğitler."
Zincir kabul etmeyen bu ulus, onun peşinde, ölüme bile, göz kırpmadan gidebilirdi. Türk halkı liderine, liderde önderlik edeceği halkına kavuşmuştu. Artık geriye kalan yalnızca kazanılacak zafer olacaktı…
Saygılarımızla;
ADD PAMUKOVA ŞUBESİ ADINA
BAŞKAN
Süleyman UYSAL
E. Özgür UYSAL 13 Yıl Önce
emeği geçen herkese canı gönülden teşekkürler